1 Eylül 2012 Cumartesi

DUYGUSAL GELİŞİM



 

 

 
 
 
 
 
 
DUYGUSAL GELİŞİM

 

Duygusal gelişim, dil gelişimi ve benlik gelişimi ile belirlenir ve desteklenir. Çocuklar, ancak 2-6 yaşlarında kendilerinin ve başkalarının duygularını anlamaya yönelik becerilerini geliştirirler. Duygularını sözel ya da sözel olmayan yollarla ifade ederler.

Bir duygusal tepki ortaya çıkmadan önce, duygusal tepkiye yol açan durumun algılanması, bu durumun kişide duygusal ve davranışsal açıdan değişime neden olması gerekir.

Piaget’e göre duygu ve biliş gelişimi paralel olur, ancak bağımsız gelişir. Duygusal bir tepki ortaya çıkmadan önce, duygusal tepkiye yol açan durumun algılanması ve bu durum kişide, duygusal ve davranışsal olarak bir değişim yaratmalıdır.

Çocukluk döneminin ilk yıllarında, çocuklar duygularının nedenlerini, sonuçlarını ve davranışsal ipuçlarını anlayabilirler. 4-5 yaşından itibaren pek çok temel duyguyu doğru değerlendirirler. Bu dönem, duygusal ifadeleri kullanmaya başladıkları bir dönemdir ve akranlarını etkileyerek, duygusal ifadelerle onları yönlendirebilirler. Erken çocukluk döneminde bazı çelişkili duyguları yaşarlar ve kişinin ne hissedebileceğini anlamakta epey zorlanırlar.

Bebeklikte İlk Heyecanlar

Yeni doğmuş bebeğin heyecansal tepkileri farklılaşmamıştır. Genel heyecanlanma, heyecan veren ve vermeyen uyarımlara yapılan basit tepkiler şeklinde gruplandırılabilir. Bebek haz vermeyen durumlara karşı ağlayarak tepki gösterirken  haz veren durumları ise cıvıldama türünde çıkardığı sesler aracılığı ile dile getirir

Gülme ve Gülümseme

Hazzın en açık belirtilerinden biri olan «gülme ve gülümseme» ikinci ay dolaylarında görülür.

Bebeklerde uyku sırasında görülen gülümsemenin sebebinin sinir sisteminin kendiliğinden boşalmasının sonucu olduğu düşünülmektedir.

Bir başka kişinin yüzünün görülmesi sonucunda oluşan  «sosyal gülümsemeler»

Bir başka kişinin yüzünün görülmesi sonucunda oluşan «sosyal gülümsemeler» doğumdan sonraki 2. haftadan sonra görülmektedir. Bu tür gülümsemeler refleks gülümsemelerden farklı olup insan sesi, çıngırak sesi vb. sesler duyulduğunda ortaya çıkmaktadır.


Doğumdan sonraki haftalarda çocuğun duygusal yaşamında belirgin farklar görülmeye başlar. Bu dönemde çevresini tanımaya, keşfetmeye ilgi duyarlar.  Bebeğin bazı yüzleri seçerek ona sıcak gelenlere gülmesi, bazılarına ilgi göstermemesi ondaki duygusal ifadenin ilk belirtilerinden sayılabilir.

Çocuklar büyüdükçe tepkileri giderek daha az yaygın, ama daha çok farklılaşmış türden olmaya başlamaktadır. Yaşla birlikte sözlü tepkilerin artmasına karşılık, motor tepkilerin azaldığı görülür.

Bazı Tipik Heyecan Biçimleri

Korku

En yaygın heyecan biçimlerinden biri olan korku, canlıların görünen ya da görünmeyen tehlikeler karşısında, bir başka deyişle, iyi kavranamayan farklı bir olaya karşı gösterdikleri doğal tepkidir. Bebeklik döneminde korkuyu oluşturan başlıca etkenler, yüksek ses, fiziksel desteğin kaybolması, hayvan, karanlık oda, yüksek yer, yalnız kalma, acı duyma, ani yer değiştirme ya da yabancı kişi, yer ve objelerle karşılaşma şeklinde sıralanabilir.

Yeni doğmuş bebekler, daha büyük bebeklere ve çocuklara oranla, daha çok sayıda uyarandan korkarlar. Çocuklar büyüdükçe, korkular giderek hayali olma yönünde yoğunlaşır ve çocuk, karanlığa, ölüme ya da yaralanmaya bağlı olarak yaratılan hayali olaylardan korkmaya başlar.

Altıncı ayda başlayan ve bir yabancıyla karşılaşıldığında duyulan korku, birinci yaşta en yüksek düzeye ulaşır ve giderek kaybolur.

8-24 aylık çocuklar, anne babaları ya da alışkın oldukları diğer yetişkinler yanlarından ayrıldıklarında korku tepkisi gösterirler. “ Ayrılık endişesi “ (separation anxiety) adı verilen bu korku 2 yaşından itibaren azalır ve 4 yaşında ise tamamen kaybolmaktadır.

2-5 yaşları arasında en sık rastlanan korkular arasında hırsız, hayali yaratıklar, köpek, hayvan, karanlık, motor gürültüsü, şimşek, ani ses ve yanlız kalma korkularıdır.

          6-12 yaşlarından itibaren bu karakteristik korkular  yerini bedensel yaralanma, okula ilişkin korkular ve sosyal  ilişkileri içeren korkulara bırakmaktadır. Bu korkulara 11-12 yaşlarından itibaren belirgin bir düşüş göstermektedirler.

Araştırmalar korkuların 6 yaşından 12 yaşına kadar giderek azaldığını göstermektedir. 11 yaşından itibaren korkularda belirgin bir düşüş görülmektedir. Araştırma sonuçlarına göre kızlarda erkek çocuklara oranla daha çok korkuya rastlandığı kanıtlanmıştır.

Çocukta korku, koşullanma (conditioning) yoluyla olduğu gibi, anne ve babayı örnek almak suretiyle ya da anlatılan öykülerden etkilenerek de oluşabilmektedir.

Yaşa bağlı olmaksızın, korkunun en önemli karakteristiği, uyarının ani ve beklenmeyen bir anda ortaya çıkmasıdır.

Çocuğun ne zaman ve neden korkacağını saptamak oldukça zordur. Korkunun oluşumu, çevredeki koşullara, uyarının veriliş biçimine, geçmiş yaşantılarla, o andaki fizyolojik ve psikolojik duruma bağlıdır. 

Çocuğu tehdit etmek, çocuğun başından geçen bir olay ya da deneyim, onda bazı korkuların  oluşmasına yol açabilmektedir.

Çocuğun korkularını etkileyen başlıca faktörler şunlardır:

1.     Zeka

2.     Cinsiyet

3.     Sosyo-ekonomik statü

4.     Sosyal ilişkiler

5.     Fizyolojik koşullar

6.     Kişilik yapısı

İleri düzeyde yerleşmiş korkular, başarılı bir eğitim yöntemi, çocuğa verilecek sevgi, güven ve kendine güvenme duygusuyla giderilebilir. Korkunun tedavisi uzun süreye gereksinim göstermektedir. Çocuğu korku duyduğu objeyle karşı karşıya getirmeye çalışmak da hatalı bir yöntemdir. Onun korktuğu o0bjeden uzaklaşmasına izin verilmeli ve ona güven duygusu aşılanmalıdır.

Öfke

Çok sık yaşanan bir heyecan türüdür. Özellikle çocukluk döneminde öfkeyi oluşturacak uyaranlar çoktur.

Çocuk öfke tepkisini bir savunma aracı gibi kullanmasını kısa süre içinde öğrenir. Öfkelendiği an dikkati çekeceğini ve istediğinin yerine getirileceğini bilir. Çocukta bu tepki yaşla birlikte artar.

Çocuklar neden öfkelenir?

      Yeteneksizliğinden dolayı öfkelenir

      Faaliyeti durdurulduğu zaman öfkelenir

      Başkasının baskısıyla bir şey yaptığı zaman öfkelenir

      Otorite karşısında sık sık öfkelenirler

      İstediği bir şey yapılmadığı zaman öfkelenir

Yapılan bir araştırmada 1,5 ile 3 yaşlarındaki çocukların öfkeleri genellikle şu sebeplerden dolayı ortaya çıkmaktadır:

      Oturakta oturmaya zorlanması

      Oynamakta olduğu oyuncağının elinden alınması

      Yüzünün yıkanması

      Odada yalnız bırakılması

      Başarıyla sonuçlanmayan bir işle uğraşması

      Diğer çocuklarla ve yetişkinlerle birlikte oynamada başarılı olamaması

      Giydirilmesi

      Giysilerinin çıkarılması

      Yıkanması

      Burnunun silinmesi
Kıskançlık:

Kıskançlık heyecanı, kızgınlık sonucu oluşan, insanlara yönelik bir içerleme tutumu olarak tanımlanabilir. Kıskançlığı oluşturan ortam çoğu kez toplumsal kaynaklı olup, özellikle çocuğun sevdiği kişileri içerir. Kıskançlıkta bir takım karmaşık duygu ve dürtüler rol oynamaktadır.

Kıskançlık, beklenen ilgi, sevgi ve şefkat eksikliğine karşı verilen doğal bir yanıttır. Kıskanç birey-çocuk, sevilen bireyle ilişkilerinde kendini tedirgin hisseder ve bu kişinin sevgisi karşısında kendi statüsünü kaybedeceğinden korkar. 

İlk çocuklukta kıskançlık, anne babayı içerir. Çünkü bu dönemde çocuk ilgi ve şefkat arzular. Küçük çocuklarda kıskançlık ise eve yeni bir kardeşin gelmesinden kaynaklanmaktadır. Küçük kardeşe duyulan kıskançlık, çocukların yaşamında en yaygın kıskançlık örneğidir. Bu kıskançlık türünde, çocuk genellikle saldırgan bir biçimde davranır. Kardeşine vurma, ısırma, sık rastlanan davranışlardandır. 

Kıskançlık nedeniyle çocukta görülebilecek alt ıslatma, tırnak yeme, parmak emme gibi gerileme belirtileri, onun ruh sağlığını  büyük ölçüde etkiler. Bu nedenle anne babaların yeni bir kardeş dünyaya gelmeden önce çocukları bu duruma hazırlamaları gerekmektedir. Yaş farkının 5’ten küçük olduğu durumlarda kıskançlık çok daha şiddetli yaşanmaktadır.

Empati Gelişimi

Empati, bir insanın kendini, karşısındaki insanın yerine koyarak, onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak algılamasıdır. Çocukların yaşıtları tarafından kabul edilmelerinde katkıda bulunan etkenlerden biri, empati kurmaktır.

Küçük bir çocuğun, annesi, kardeşi ya da başka bir çocuk acı çektiğinde, acı ile ağlaması «empatik acı» olarak nitelendirilmektedir. Bebekler ilk yıl içinde kendilerini başkalarından ayırt edemezler ve birini acı çekerken gördüklerinde bu acıyı sanki kendileri de görüyormuş gibi rahatlatılmak isterler. Bu da empatinin bir işaretidir.

Savunma Mekanizmaları

Her birey kendisini rahatsız eden kaygı durumundan kurtulmak üzere birtakım girişimlerde bulunur. Buna genel olarak « Savunma » adı verilmektedir.

Savunma mekanizmaları şunlardan oluşmaktadır.

 

      İçe Çekilme Davranışı

      Gerileme

      İnkar

      Bastırma

      Yansıtma

İçe Çekilme Davranışı

Okulöncesi dönemindeki çocuk, genellikle korkutulduğu ortamlarda sık sık bu savunma yolunu seçer. Yabancı biri odaya girdiğinde, çocuk ondan gözlerini kaçırır, odadan kaçar, yabancı bir grup çocuk kendisiyle oynamak istediğinde, onları reddeder.

Gerileme

Bir ruhsal çatışma, önüne geçilemeyecek ve bireyin uyumunu tümüyle bozacak bir düzeye ulaşırsa, birey kolaylıkla uyum gösterebileceği ilkel davranış örneklerine dönebilir. Örneğin: yeni bir kardeşin doğumuyla büyük olan çocuk tekrar parmak emmeye, alt ıslatmaya ve hatta emeklemeye başlayabilirler.

İnkar

Duygusal çatışmalar ve buna bağlı sıkıntı halini hafifletmek için bu çatışmanın temel öğesini unutma, yok sayma durumuna, yani inkar etmeye başvurulur.

Örneğin, küçük bir bebek, birden yabancı insanlarla dolu bir odaya getirildiğinde, onların yüzüne bakacak yürekliliği buluncaya kadar bir süre kapıya doğru bakar, yani onları inkar eder, yok sayar.

Bastırma

Bilincin kabul edemeyeceği birtakım arzuların bilinçaltına itilmesi olayıdır. Başka bir deyişle bastırma, herhangi bir şey hakkında düşünmeyi reddetmedir.

Yansıtma

Bir bireyin istenmeyen herhangi bir düşünce ya da eylemini, saldırgan arzu, nefret veya suçluluk gibi bilinçaltı duygularını, bir başkasına yansıtması durumudur.

Örneğin hırsızlık yapan bir çocuk, bir diğer çocuğu suçlarken, sadece eleştiriden kurtulmakla kalmaz, böylelikle suçunu da inkar etmiş olur.



Çocuğun Duygusal Gelişiminde Anne ve Babanın Rolü

Aile içindeki duygusal etkileşim, çocuğun heyecan dünyasını doğrudan etkiler. Anne babaların sert ve ısrarcı tutumları, çocukta öfke ve endişe gibi heyecanların görülmesine neden olabilir.

Kendisine daima yalancı olduğu söylenen, anne ve babası tarafından sevilmeyen, diğer çocuklarla sık sık kıyaslanarak alay edilen ve dayakla cezalandırılan bir çocukta, kısa ya da uzun süreli gerginlik halleri görülebilir.

Aynı şekilde aşırı düşkünlük ve taşkın sevgi gösterileri de zararlıdır. Çocuğun sağlıklı bir duygusal gelişime sahip olabilmesi için dengeli bir duygusal etkileşim ortamına gereksinmesi vardır. Bu ortamda çocuk, kendisi için gerekli olan sevgi, sevecenlik ve güveni bulabilmelidir.

 

 

 

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Çocuk Gelişimi Copyright © 2009 Flower Garden Ipietoon tarafından Tadpole's Notez i�in dizayn edildi. Çiçek resmi: Dapino Türkçe Tam Bir Blog