ANNE-BABA-ÇOCUK
İLİŞKİSİ
Anne-Çocuk İlişkisi
Doğumdan sonra
çocuğun ilk etkileşimde bulunduğu ve kendisine en yakın olan kişi annedir. Doğumdan sonra başlayan bu ilk etkileşim daha
sonraki dönemlerde de devam eder. Bebek ilk günden itibaren sıcaklık ve yakınlık hissetmek ister. Bu nedenle sevilmekten,
kucaklanmaktan, okşanmaktan hoşlanır.
Bebek ile anne,
doğumdan sonraki 2-3 gün içinde birbirlerine uyum sağlayarak birbirlerinden haz duyan bir ikili
oluştururlar. İlk günlerde beraberliğin en yoğun yaşandığı zaman beslenme
zamanıdır. Bebeğin fizyolojik ve
psikolojik ihtiyaçlarının yerinde ve zamanında anne tarafından karşılanması ,
çocukta temel güven duygusunun gelişmesinde önemli rol oynar.
Çocukta sosyal
ilişkilerin gelişmesinde anne çocuk diyaloğunun önemli bir rolü vardır. Anne
ile çocuk arasında kurulan sağlıklı iletişim, çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirmesini
sağlar ve başkaları ile olumlu ilişkiler kurması için temel oluşturur.
Bağlanma
Bağlanma, bebek ve
anne-baba arasında duygusal olarak olumlu ve karşılıklı yardımcı edici bir
ilişkinin kurulmasını belirtir. Anne ile bebek arasında bağın oluşmasında
kritik bir dönemin varlığı ileri sürülmekte ve bağlanma için en uygun döneminde
doğumdan hemen sonraki dönem olduğu söylenmektedir.
Bağlanmayı Kolaylaştıran Etkenler
Anneler genellikle yüz
ifadelerini abartırlar (az şaşırınca çok şaşırmış gibi görünmek gibi ), ses
tonlarını inceltirler, daha yavaş konuşup sık ve uzun duraklamalar yaparlar.
Konuşurken kullandıkları sözcükleri ve mimikleri tekrarlarlar. Bu abartılar
bebeğin dikkatini çekmede oldukça yararlıdır.
Bebeğin yetişkinlerde
uyandırdığı sevecenlik duygusu ona karşı bir sempatinin gelişmesine ve bebeği
sevmemize, onu kucaklamamıza sebep olur. Böylece aralarında bir bağın oluşması
kolaylaşır.
Bağlılık davranışlarında
bilişsel etmenlerin de önemli bir rolü vardır.
Bebeğin 4. ve 5. aylarda kendisine bakan kişiyi ayırt etmesi sonucu
bağlılık nesnesi belirlenir.
Annenin bebeğinin uyku,
beslenme ve temizlik gibi ihtiyaçlarını gidermesi de bebeğin annesine
bağlanmasında etkilidir.
Başarılı Bağlanmanın Uzun Süreli Etkileri
Bebek ile anne arasında
başarılı bir bağın kurulması, bebeğin yaşama uyum sağlaması açısından oldukça
önemlidir.
Güvenli bağlılık
geliştiren çocuklar ileride yaşıtları arasında lider, sosyal açıdan ilgili,
başkalarının ilgisini çeken, öğrenmeye istekli ve çevresine karşı ilgili
bireyler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bebeklik döneminde
güvenli bağ geliştiren bebeklerin 2 yaşında, güvenli bağ geliştirmeyen
akranlarından daha güvenli, mutlu ve sorun çözmede daha istekli oldukları
gözlenmiştir.
Yaşamın ilk yıllarında
sık sık el değiştiren ya da annelerinden ayrı kalan bebeklerin ileriki
dönemlerde gösterdikleri davranış bozukluklarının altında , sosyal ilişki
kuramama yatar.
Kopma
Çocukların annelerine en fazla bağlılık
geliştirdikleri dönem, içinde bulundukları çevreyi tanıma yeteneklerinin
geliştiği dönemdir. Çocuğun çevresini tanıyabilmesi için bir süre annesinden kopup
ayrılması gerekmektedir. Bu dönemde çocuk hem bağımsızlığını kazanmak, yürüyüp
koşmak ister ancak anneye olan bağlılığından dolayı çelişkiye de düşer, var
gücüyle tekrar annesine koşar.
Çocuğun bir süre annesinden kopmasına ve çevreyi
araştırmasına imkan sağlamak için anne
çocuğun yakınında bulunmalı ve onun bağımsız davranışlarına engel olmamalı,
aşırı koruyucu bir tutum içine girmemelidir. Bebeklerde 1. yaşın sonunda korku
yaratan durumların dışında kopma davranışı egemen olur.
Bebeğin ilk sosyal başarısı büyük bir kaygı ya da
öfkeye kapılmadan, annesinden bir süre uzak kalmasına dayanabilmesidir. Böyle
bir başarı bebeğin belleğinde, varlığı kesinlik kazanmış bir annenin
bulunduğunu gösterir. Annenin o anda gözden uzaklaşması, tümden yok olması demek
değildir.
Anneden
ayrılma, çocuk ile anne figürü arasında anlamlı bir ilişki kurulduktan sonra bu
ilişkinin 3-6 ay ya da daha uzun süre kesilmesidir. Anne yoksunluğu ise bu
ilişkinin hiç kurulmamış olmasıdır.
Altıncı aydan sonra, hastaneye yatma ya da bir başka zorunlu neden ile annenin
ani ayrılışı bebeği çok ağır bir biçimde etkiler. Sürekli ağlar ve tedirginlik
başlar. Yemekten, içmekten kesilir, uyku düzeni bozulur, kusma ve ishal
görülür. Bebeğin gelişimi duraklar.
Annenin ayrılığı bir iki ayı geçerse bebekte çevreye
karşı ilgisizlik başlar. Ağlamanın
yerini inleme alır. Bakışlar donuklaşır, içine kapanır. Anne ilk üç ayda geri
dönerse duraklayan gelişim yeniden hızlanır.
Genellikle ilk üç yaşta çocuk annesinin yokluğuna birkaç hafta
dayanabilir. Bebeklik döneminde bu ayrılığın bir haftayı geçmemesi gerekir.
Ev ortamında olduğu halde anneden ilgi ve sevgi
görmemiş çocuklarda anne yoksunluğunun etkilerini taşırlar. Memeden kesme,
emzirme ve tuvalet eğitimi sırasında da bu yoksunluk hissedilir.
Doğumdan
kısa bir süre sonra annesinden ayrılarak yuvada büyütülen çocuklarda anne
yoksunluğunun etkilerini görürler. Bu bebekler ileriki dönemlerde yaşıtlarına
göre fiziksel ve beyin gelişimi bakımından daha geridirler. Özellikle fiziksel
gelişimleri daha yavaştır.
Yuvalarda yetişen çocuklarda gözlenenler;
• Uyarılara geç cevap verdikleri
• Gülümsemeyi unuttukları
• Geç yürüme, geç konuşma
• Baş sallama, yerinde sallanma davranışları
• Ilgisizlik ve çevreye karşı kayıtsızlık
• Merak ve girişkenlikte azalma
• Yazılı ve sözlü ifadede zayıflama
• Okula ilgisiz, okul başarısı düşük
• Çalma, kaçma gibi davranış bozuklukları
• Ruhsal gerginlikler…
Annelerin
bebekleriyle aralarında olan bağlanmanın önemi kadar baba ve bebeklerin de
aralarında bir bağlanma
yaşadıkları ve babaların da bebeklerin gelişiminde önemli rol
oynadıklarını gösteren araştırmalar artmaktadır.
Günümüzde artık geleneksel aile
modelinin yerini anne-baba ve çocuklardan oluşan aile yapısı almıştır.
Annenin de günümüz ekonomik
şartlarından dolayı iş hayatına atılması, ailede babanın görev ve
sorumluklarında değişmelere neden olmuştur. Baba aile gelirinin sağlanmasının
yanı sıra, çocukların bakım ve eğitimlerinde önemli rol oynamaya başlamıştır.
Baba-bebek bağlanması
ve babalık davranışları çok fazla araştırma bulunmamaktadır. Fakat çocuklarının
birinin doğumunda bulunan ve bebeği tutmasına izin verilen babaların, bu bebeğe
doğumunda bulunmadıkları bebeklerinden daha güçlü bir bağlanma gösterdikleri
gözlenmiştir .
Bunun için babanın bebeği kucağına
alarak ilgilenmesi, bakımında bazı sorumlulukları üstlenmesi ve oyun etkinliklerine
katılması gerekir.
Anne babaya çocuğunu besleme, banyo yaptırma, giydirme ve oynamak için
imkan vermez ise baba kendisini dışlanmış görmeye başlayabilir, bu durum da
baba-bebek ilişkisini olumsuz etkileyebilir.
Araştırmalar babaların da anneler
kadar bebeklerinin tepkilerine duyarlı oldukları, bebeklerin de dünyaya
geldikleri ilk günlerden itibaren babaları ile ayrıcalıklı bir ilişki
kurduklarını ve yalnız anneye bağlı olmadıkların Babaların annelere göre, çocukları
ile daha çok konuştukları daha çok direktif ve emir verdikleri ve annelerden
daha çok işlevsel bilgi vererek çocukların görev bilincini pekiştirmelerini
saptamıştır.
Anne-baba arasındaki iyi
ilişkiler anne-çocuk arasındaki ilişkiyi
de olumlu yönde etkiler. Babanın varlığı ve anneye desteği, anne-çocuk
ilişkisinin daha sağlıklı olmasını sağlar.
Anne-baba arasındaki iletişim çok sağlıklı değilse anne bütün çocuğa
yöneltip aşırı koruyucu bir tutum geliştirerek çocuğun çocuğun bağımsız bir kişilik geliştirmesini
engelleyebilir.
Hem annenin hem de
babanın çocuğun zeka ve dil gelişimlerini farklı etkiledikleri bilinmektedir.
Anne bebeğiyle konuşarak baba ise oyun arkadaşı olarak etkilemektedir.
Baba Yoksunluğu ve
Çocuğa Etkileri
İlk yaşlarda anne
ölümü, baba ölümünden çok daha yıkıcı sonuçlar ortaya koymaktadır. Ancak on
yaşından sonra baba ölümü ile anne ölümü denk ölçüde örseleyici olabilmektedir.
Okul öncesi çocuklarda ve özellikle
erkek çocuklarda babanın, çocuğun cinsel kimliğini benimsemesinde önemli rol
oynadığı kabul edilmektedir. Çocuk baba
modelinden yoksunsa cinsel rolün benimsenmesinde aksaklıklara yol açmaktadır.
Baba yokluğu gibi babanın çocukla az
ilgilenmesi de erkek cinsel kimliğinin gelişmesini olumsuz yönde
etkilemektedir.
Etkileşimde
bulunabilecekleri baba figürüne sadece erkek çocuklarının değil, kız
çocuklarının da ihtiyacı vardır. Çünkü
kız çocukları babaları ile etkileşimde bulunarak ve onu gözlemleyerek erkeklere
karşı nasıl tepkilerde bulunacaklarını ve erkeklerin kendi cinsiyetlerine nasıl
tepkide bulunacağını öğrenirler.
Baba yoksunluğu ya da babadan ayrılma
ile okul başarısı arasında bir ilişkinin varlığı savunulmaktadır. Okula gitmede
zorluklar çıkarır. Baba yoksunluğu ya da ayrılığı ne kadar erken başlarsa çocuk
için o kadar örseleyici olduğu anlaşılmaktadır.
Babanın yokluğu, anne üzerindeki
toplumsal baskıyı ve sorumlulukları artıracaktır. Böylece anne çocuğuna karşı
gereken sabır, anlayış ve hoşgörüyü gösteremeyecektir.
Anne-Baba-Çocuk
İlişkisi ve Önemi
Anne-baba ve çocuk
arasındaki ilişkinin sağlıklı olabilmesi, öncelikle anne-babanın kendi
aralarındaki ilişkinin sağlıklı olmasına bağlıdır. Ailede anne-babanın
birbirleri ile iletişimi çocuğu, çocuğun anne ile iletişimi babayı, çocuğun
baba ile olan iletişimi de anneyi etkileyecektir.
Anne-baba arasındaki uyumlu ilişkiler;
çocuklarına karşı tutarlı, kabul edici ve sevecen bir tutum geliştirmelerini
sağlar. Anne-babanın çocuklarına karşı demokratik tutum ve yaklaşımları ise
aralarında sağlıklı ve etkili bir iletişimin kurulmasını sağlar.
Yapılan bir araştırmada eşine karşı
düşmanlık duyguları olan annelerin disiplin yöntemi olarak çocuklarına karşı
fiziksel cezalara daha çok başvurdukları gözlenmiştir.
Yapılan bir diğer çalışmaların sonucunda
anne-babaları ile sağlıklı iletişim içinde olan çocukların, diğerlerine göre
daha az endişeli tavır sergiledikleri ve arkadaş ilişkilerinde daha başarılı
oldukları gözlenmiştir.
Okul öncesi eğitim çağında bulunan
çocuklar iyi birer gözlemcidirler. Anne-babalarının kendileriyle, birbirleriyle
ve başkalarıyla iletişimlerini gözlerler.
İnatçı bir tutumla kendi fikirlerini
savunan, kendi görüş ve düşüncelerinin dışında doğruyu kabul etmeyen,
çocuklarının görüş ve düşüncelerinde mantık aramayan anne-babalar, çocukları
ile sağlıklı iletişim kuramazlar.
Boşanma
Ailenin bölünmesine
ya da dağılmasına yol açan ve bütün aile üyelerini sarsan karmaşık bir
olaydır. Evlilikte başarısızlık duygusu
mutlu beraberliklere özenme, beklentilerinin gerçekleşmeyeceği duygusu
karamsarlığa ve benlik saygılarının azalmasına neden olur.
Boşanmanın Çocuk Üzerindeki Etkileri
Anne- baba kavgası,
çocukların sinirli, hırçın, gergin, çekingen, ürkek ve korkak olmasına neden
olabilir. Anne-baba arasındaki sürekli geçimsizlik ve kavgalar; çocuklarda parmak emme, tırnak yeme, altını ıslatma, kıskançlık, okul fobisi, saldırganlık, çalma vb. davranış bozukluklarına neden olabilir.
Çocuk her iki tarafında birbirlerine söylediklerini dinlemek zorunda kalır. Annesinde kaldığı zaman ona, babasında kaldığı zaman da babasına hak verir. Bu durumda arada kalan çocuk iki yüzlülük yapmaya başlar.
Çocuğun sevgisini kazanmak için taraflar çocuğu şımartabilir.
Yalan söylemeye alışır.
Babanın yanında kalan kız çocukları ya da annenin yanında kalan erkek
çocukları özdeşleşebilecekleri modelden yoksun kalır.
Boşanma olaylarından erkek çocuklar daha çok
etkilenmektedir. Çünkü genellikle çocukların velayeti anneye verilir,
dolaysıyla çocuk erkek modelinden yoksun kalmış olur.
0 yorum:
Yorum Gönder