27 Temmuz 2013 Cumartesi

ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI VE TEDAVİSİ


ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI VE TEDAVİSİ

Sürekli hırçınlık, sinirlilik, geçimsizlik, kavgacılık, okuldan kaçma, çalma, yangın çıkarma, sürekli başkaldırma ve kuralları çiğneme gibi belirtiler davranış bozukluğu olarak nitelendirilir. Davranış bozuklukları, çocuğun çeşitli ruhsal ve bedensel nedenlere bağlı olarak, iç çatışmalarını davranışa aktarması sonucu ortaya çıkar. Başka bir deyişle,bu çocukların çevreleriyle ilişkileri sürekli olarak gergin ve sürtüşmelidir.


DAVRANIŞ BOZUKLUĞU TEDAVİSİ İÇİN ÖNERİLER

Çocukların sorun alanlarını, diğer çocuklardan farklı ve güçlü yanlarını belirlemek, neler yapılacağı konusunda ailelere ve öğretmenlere yardımcı olabilir. Sorun alanlarını bilmek çocukların gereksinimlerine yanıt verebilmek için gereklidir. Bu gereksinimlere yanıt verirken çocukların güçlü ve zayıf yönlerini bilmek davranış problemini aşmada yardımcı olabilir.

Çocuğun yakın çevresi (Ebeveynleri, öğretmeni) sorunu tam olarak bilmelidir. Sorunun çözümü için yakın çevre işbirliği içinde olmalı ve tutarlı davranılmalıdır.

Çocuk için aşırı beklentiler çocuğu bir bıkkınlık içine sokabilir. Aynı zamanda beklentileri en aza indirmek çocuğun ilerlemesine engel olabilir.
                                       
Çocuğun davranış problemini aşma girişimleri sırasında çocuk zorlanır ya da sıkıntıya girerse, gerginliği azaltmak ve öfkesini engellemek için çocuğa yardım edilmesi, ona cesaret verilmesi gerekmektedir. Ancak önceden koyulan yasak ve kuralların bozulmamasına dikkat edilmelidir. Bunun yanında çocuğun küçük olumsuz davranışları görmezden gelinip olumlu davranışları özendirilebilir.


Kesin olarak yapılması istenmeyen davranışlarla , yapılmasına izin verilen davranışlar çocuğa net bir şekilde açıklanmalıdır. Ve bu konuda kararlı olunmalıdır.

Çocuğa açık ve kesin yönergeler verilmeli isteğin yerine getirilip getirilmediği izlenmelidir.

Aile ev dışında çocuğun sosyal ve sportif faaliyetlere katılmasına yardımcı olunmalı, bu faaliyetlerin çocuğa zorlayıcı yük getirmemesine ve keyif almasına özen gösterilmelidir.

Ev içinde, sınıfta sorumluluklar verilmeli bu sorumluluklar yerine getirildiğinde çocuk ödüllendirilmelidir.

Çocuğa davranış problemi hakkında gerekli açıklamalar yapılmalı, ancak azarlamaktan, eleştirmekten, küçük düşürmekten kaçınılmalıdır.

Doktor, öğretmen ve aile bir işbirliği içerisinde olmalı sorunun çözümü için beraber hareket edilmelidir.
                                                           

 
 
Çocuğun başarılı olabileceği durumlar yaratılmalı ve çocuğa uygun aktiviteler seçilmelidir. Çocuğa kendini gösterme fırsatı verilmeli böylece çocuğun bir şeyler başardığı duygusunu hissetmesi sağlanmalıdır. Böylece yeni başarılar için istek duyacak ve çaba gösterecektir.

Doktor tarafından ilaç tedavisi uygun görülmüşse, doktora akla takılan her şey sorulmalı çocuğa gerekli açıklamalar yapılmalıdır.

Ayrıca davranış bozuklukları tedavisinde Davranışçı psikoloji akımının da öğretileri kullanılabilir. sembolik pekiştirme, marka pekiştirme gibi tekniklerde istenmeyen davranışı ortadan kaldırmada kullanılabilir.

Sembolik pekiştirme de çocuğun görebileceği bir yere haftanın günlerinin de belirtildiği bir çizelge yapılıp asılır, çocuğun yaptığı her olumlu davranış çizelgeye işlenir. Aynı zamanda istenmeyen davranış ta çizelgeye işlenir. Haftanın sonunda olumlu davranış ödüllendirilir. Olumsuz davranış ödülden mahrum bırakılır. Ceza kavramı yoktur. Sadece ödülden mahrum bırakma vardır. İlk haftalarda koşulsuz ödüllendirme vardır. Bir anlamda çocuğun ödülün keyfine varması amaçlanır. Daha sonra olumsuz davranış tekrarlandığında ödülden mahrum bırakma başlar. Bu yolla olumsuz davranışın giderek azalması ve ortadan kalkması sağlanmaya çalışılır.

Marka pekiştirme sembolik pekiştirmenin temel varsayımlarından yola çıkar. Amaç yine olumsuz davranışı olumlu davranışı ödüllendirerek ortadan kaldırmaktır. Sembolik pekiştirmeden farklı olarak bu teknikte marka kullanılır. Çocuğun yaptığı olumlu davranışa marka (tavla pulu, taso gibi) verilir. Bir hedef belirlenir örneğin ( 20 markaya bir oyuncak alınması gibi). Çocuk her olumlu davranışta marka kazanıp, toplayarak belirlenmiş hedefe (Ödüle) ulaşmaya çalışır. Yaptığı istenmeyen davranışta kazanılan marka geri alınır. Yani ödülden mahrum bırakılır. İlk haftalarda sürekli kazanım vardır. Bu yolla olumsuz davranış ortadan kaldırılmaya çalışılır.

                                 

ÇOCUKTA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI-KÜFÜR


KÜFÜR

1)Küfür etmek acizliktirtendir...Kelimelerle ofkesini dile getiremiyen insanlarin basvurduklari bir yoldur..

2)İnsanların seviyesini belirginleştiren unsurlardan biri.
Düzgün nitelikli kişilerin aktivitesi değil

 

NEDENLERI

1-Dikkat çekme:Bazı çocuklar ana-babadan yeterli ilgiyi göremiyorlarsa, dikkat çekmek için küfrederler.

2-Sarsılma:Bazı çocuklar için yetişkinleri Şok etme, rahatsız etme eğlenceli olabilir.

3-Ağızdan kaçıverme:Insanlarda engellenme ya da kızgınlık hissedildiğinde ya da fiziksel bir gerginlik olduğunda küfürün ağızdan çıkıvermesi çok doğaldır. Çok engellenen, yaşama alanı çok daraltılan çocuk, kızgınlık olarak küfredebilir.

4-Savunma:Bazıları için kötü söz söyleme bir savunma davranışıdır.Küfür etmenin tam anlamıyla yasak olduğu çevrede yetişenler, isyan ederek bağımsızlıklarını göstermek isterler.

5-Olgunlaşma:Bazen de çocuklar yetişkin olmanın bir sembolü olarak, kötü söz söylerler.

6-Akranları tarafından onaylanması

. NE YAPILMALIDIR?

1-Örnek oluşturma:Eğer kaba ve küfürlü bi konuşma eğilimini kendinizde engelleyebiliyorsanız, çocuğunuzda bu kontrolü sizi taklit ederek öğrenecektir.

2-Dürtülerini ifade edebilme:Eğer çocuk, size olan kızgınlıklarını rahatlıkla dile getirebiliyorsa, bu özgürlüğe sahip ise, olumsuz duygularını belirtmek için daha az küfürlü sözcük kullanacaktır.

3-Tartışma:Bu kelimeler bir kağıda yazılarak tanımlanır ve daha sonra tartışılır.

4-Önemsememek:Çocuklar kötü sözcükler kullandığında,anne-babalar bu duruma pek fazla üzülüp şaşırmıyorlarsa, çocukların bu sözcükleri söylemeleri için bir nedenleri kalmayabilir.

5-"Dilsizlik Oyunu":Ana-babalar böyle durumlarda Şoke olmaktan çok, sessizlik oyunu oynayarak çocuğu yönlendirebilirler. "senin kullandığın kelimenin anlamı nedir?", "anlamıyorum", denilerek çocuktan yanıtlaması istenir.

6-Yaratıcı olmaya özendirmek:Yaratıcı uğraşlar, yazınsal faaliyetler, spor vb. Yaratıcılığı artırıp kötü söz kullanımını engeller.

7-Kötü sözcüklerin yıpratılması:Çocuk bu kelimeyi kullandığında 5 dakika boyunca bu kelimeyi söylemesini isteyin. Büyük olasılıkla bir daha kullanmayacaktır. Söylemek istemediği zaman, ancak kötü sözcüğü kullanmaktan dolayı verilen cezayı uyguladıktan sonra, istediğini yapabileceğini söyleyin.

8-Ciddi cezalandırmama:Eğer çocuğunuzu, döverek, bağırarak, tehdit ederek cezalandırırsanız; çocuğunuz bu bu kelimeleri yakalanıp cezalandırılmamak için, gizlice kullanmayı öğrenir.

Uygun olmayan bu sözcüklerin yerine, uygun kabul edilebilir sözcükler kullanması için çocuğu bilgilendirmek gerekir.Çocuk olumlu sözcük kullandığında, çocuğun övülmesi teşvik edilmesi gerekir.
 
 

ÇOCUKTA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI-TİKLER



 

 
 

 
     TİKLER

İstem dışı amaçsız tekrarlayan kas hareketleridir. Yüz ve boyunda daha sık görülür.Bunlar göz kırpma, dudak emme, burnunu çekme, yüzünü veya burnunu kırıştırma, omuz oynatma, boğaz temizleme, öksürmedir.Birden fazla tik bir arada görülebilir.Zaman zaman tiklerin sıklığı ve şiddeti değişebilir.Uykuda kaybolurlar stresle de artarlar.

Tik ne zaman ortaya çıkar?

Sıklıkla 4-10 yaşları arasında görülür.Geçici yada uzun süreli olabilir.Bazen geçtiğinde bile sıkıntılı durumlarda tekrar ortaya çıkabilir.Çocukta iç çatışmanın ve sıkıntının göstergesidir.
Tikler, pasif, içe kapanık, kendine güveni olmayan, korkulu, öfkeli, yorgun çocuklarda daha sık görülür.Ayrıca aile ortamının iyi olmadığı durumlarda da görülebilir.

Ailenin yaklaşımı nasıl olmalı?

  • Tikin hangi durumlarda ne sıklıkla, ne tür bir tik olduğu belirlenmeli
  • Çocuğun güven duygusu geliştirilmeli
  • Aile çocuğun tikini eleştirmemeli, düzeltmeye çalışmamalı
  • Aile içi iletişime dikkat edilmeli
  • Çocuğa sorunlarla başa çıkma ve fiziksel rahatlamayı sağlayıcı

26 Temmuz 2013 Cuma

ÇOCUKTA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI-İNATÇI ÇOCUK


 
İNATÇILIK
 
 
Bir Davranış Bozukluğu Olarak İnatçılık 
Çocukların davranışları yönünden dengeli yetişmeleri, sağlıklı ve başarılı bir toplumun temelini oluşturmaktadır. Büyümekte ve gelişmekte olan bir çocuk bir yandan çevresine uyum sağlamak için devamlı çaba harcarken bir yandan da gelişmenin ve uyum sağlamanın getirdiği yeni sorunlarla karşılaşmaktadır. Öfke, saldırganlık, inatçılık, gibi davranışlara çocukların okul ve ev hayatında sıklıkla rastlanılmaktadır. Bu davranışlar her yaş ve gelişme basamağında yeni gelişme ve değişimlere bağlı olarak kısa süreli, gelip geçici olabilir. Ancak herhangi bir gelişim aşamasında normal olarak nitelendirilen bir davranışın diğer bir basamağa uzayıp gitmesi ve çocukta yerleşmesi normal olarak nitelendirilmez ve önemli davranış bozukluklarına neden olur. Yaş ilerledikçe bu tür davranışlar çevreye ve topluma uyum bozukluğu haline dönüşebilir.
İnatçı çocuk, saldırganlığını pasif direniş yoluyla açığa vuran çocuktur. Bu çocuklar açıktan saldırgan değildir. Başkaldırmaz ama söz de dinlemez. Anne-babasının buyruğunu duymaz gibi davranır ya da birkaç kez söylemeden, bağırılmadan duymaz. Duyduktan sonra da "ya bana ne" diye omuz silker ya da "tamam" der ama yine bildiğini okur. Bu tutumlarıyla anne babayı çileden çıkarır ve çaresiz bırakır. Böyle bir çocuk, kardeşini açıkça dövüp hırpalamaz. Ama sinsizce kızdırır. Okulda da öğrenmeye karşı isteksiz davranır.

İNATÇILIĞIN NEDENLERİ

* Biyolojik Etmenler Her çocuk doğuştan kalıtsal, sinirsel ve biyokimyasal ya da bu üçünün bileşiminden oluşan belirli bir biyolojik yapıdadır. Biyolojik etmenler sonuçtan çok eğilimi oluşturmaktadır. Her çocuk biyolojik olarak bazı tür davranışlara eğilimli kılınmıştır. Bundan sonrası onun ilerideki yaşamına ve deneyimlerine bağlıdır

* Aile Etmenleri


Anne babalar, çocukları sosyalleşme sürecinde "tek kaynak" olmamasına rağmen bu süreçte en temel faktör olarak görülmeye devam edilmektedir. Bu durum ebeveynden çocuğa doğru olan tek taraflı bir etkilenmeden çok, her iki tarafın da birbirini etkilediği bir süreçtir. Bu karşılıklı etkileşime rağmen ebeveynler, özellikle erken gelişim dönemlerinde çocukları nedeniyle daha fazla etkiye sahiptirler.


Araştırmacılar okul öncesi dönemdeki çocuklarla yaptığı çalışmada ebeveyn kontrolünün üç modeli olarak demokratik, otoriter ve izin verici ebeveyn tutumları tanımlamıştır. Demokratik ebeveynler çocuklarından olgun davranış beklerler ve aynı zamanda gerçekçi olduğunda kurallara uymalarını isterler. Özellikle sıcak ve ilgilidirler. Sabırlı ve duyarlı bir şekilde çocuklarını dinlerler ve aile içinde verilecek olan kararlarda çocuklarının görüşlerini alırlar. Bu ailede yetişen bir çocuk erken gelişim dönemlerinden itibaren sağlıklı bir benlik geliştirdiği için "inatçılık" gerektirecek davranışlara sıklıkla başvurmaz. Otoriter ebeveynler, koydukları kurallara çocuklarının koşulsuz uymalarını ve itaat etmelerini beklerler. Bu tür ailelerde çocuklar kurallara uymadıklarında ceza uygulanır ve ebeveynler çocuklarıyla fazla bir görüş alışverişinde bulunmazlar. Daha çok çocuklarını söylediği her şeyi sorgulamadan kabul etmesini beklerler. Otoriter ebeveynler, otoritenin sağlanmasına oldukça önem verirler ve çocuklarının bunu değiştirme çabalarını hemen bastırırlar. İnatçı çocuğun genel tutumu çoğunlukla gergin anne-çocuk ilişkisinin bir sonucudur ve başlangıcı özerklik dönemine kadar gider. Annenin tuvalet eğitimi veya yemek konusunda çok katı ve ısrarcı oluşu çocuğu pasif direnmeye götürür. Yemekte nazlanarak oturağına oturtulunca dışkısını tutarak anneye direnir. Anne-çocuk arasında bu dönemde başlayan savaş başka alanlara da sıçrayarak sürüp giderse ortaya inatçı bir kişilik çıkar. Çok karışan, çok söyleyen, ayrıntılar üzerinde çok duran bir anne, çocuğunu böyle bir savunma yoluna kolayca iter. Kardeşler arasında ayırım yapılması da çocuğu daha inatçı yapan nedenlerden biri olabilir. İzin verici ebeveynler ise, çocuklarına çok fazla özgürlük verirler, çocuklarını hiçbir şekilde kontrol etmezler ve bazen de ihmale varan bir hoşgörü ile davranırlar.

NELER YAPILABİLİR ?


Olumsuz Bir Yaklaşım: Ceza Vermek! İnatçılık yapan ve bunu alışkanlık haline getiren çocuğa verilen cezanın anlık ve uzun süreli etkileri farklı olabilir. Ceza inatçılık davranışını uygulandığı ya da tehdit ettiği anda durdurabilir ama uzun sürede etkisiz olabilir. Bunun birinci nedeni inatçılık davranışına verilen cezayı uygulayan kişi görünürde olduğu sürece davranışı engelleyebilir.
Cezanın etkisiz olmasının ikinci nedeni, cezanın yalnızca hoş görülmeyecek davranışa işaret etmesi, onun yerine neyin yapılacağını göstermemesidir. Sonuç olarak ceza kötü davranışı durduruyor görülebilir ama gerçekte onu pekiştirebilir. Eğer çocuk bulunduğu ortamda yeterince dikkat çekemiyorsa, dikkat çekmek için inatçılık vb. istenmeyen davranışlara başvurabilir.
Olumlu Bir Yaklaşım :İnatçılık karşısında olumlu bir yaklaşım kullanan yetişkinler çocuklarının uygun davranışı üzerinde odaklaşır ve onu pekiştirerek gelecekte yinelenme olasılığını arttırmaya çalışırlar. Bu yaklaşımı benimseyen anne babalar karmaşık davranışların gelişimini etkilemek için biçimlendirmeyi kullanırlar. Biçimlendirme, istenen davranışa yaklaşan tepkileri pekiştirmekten ve ödüllendirmekten ibarettir. Bu yöntemi kullanan anne baba inatçılık davranışlarında ısrar eden çocuğunun başarılı olumlu davranışları üzerinde odaklanarak ceza yerine pekiştirmeyi kullanır. Bunu yaparken sabırlı ve hoşgörülü davranmaya özen gösterir. Burada unutulması gereken bir diğer nokta anne babanın model olarak da davranışı kuvvetlendirdiğidir. Çocuğunun inatçılığına inatçılıkla cevap veren bir ebeveynin iyi bir model olmayacağı bellidir. Olumlu bir yaklaşım anne babaları çocukları karşısında daha iyi gözlemci olmaya iter, çünkü pekiştirmek için uygun davranışlara dikkat etmeleri gerekmektedir.
Disiplinde Tutarlılık
Kullanılan disiplinin türünden daha da önemlisi disiplinin tutarlı olup olmamasıdır. Bazı anne-babalar çocukların bir gün önce görmezlikten geldikleri inatçılık davranışı için ertesi gün azarlar ya da cezalandırırlar, bunun nedeni büyük olasılıkla o andaki kendi ruhsal durumlarıdır.Kararlı anne-babalar ise belirli türden davranışları onaylar, diğerlerini yasaklarlar.Disiplinde tutarlılık çocukların neyi yapıp neyi yapmayacaklarını öğrenmelerine yardım eder ve böylece daha az engellenme, daha az incinme duygusu ile  sonuçlanır.

 

ÇOCUKTA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI-BAĞIMLILIK


BAĞIMLILIK
TANIM:
Bir çocuk kendi kararlarına almak için sürekli başkalarından destek istiyorsa ve aslında yapabileceği şeyler için ailesine bağlı kalıyorsa bağımlılık söz konusudur.
Çok küçük çocuklar için bağımlılık normal, hatta sağlıklı bir durumdur. Fakat çocuk okul çağına geldiğinde bu durumun devam ediyor olması sorunlara neden olur.

ÖZELLİKLER:
· Kendine güven eksikliği ve okul ödevlerini tamamlamada yetersizlik duyar,
· Sınıf içinde bağımsız düşünemez,
· Arkadaşlıklarını sürdürmede güçlük çeker,
· Bağlandığı kişilerden ayrılık durumu olduğunda aşırı kaygı hisseder,
· Evden ayrıldıklarında sevdiklerinin başına önemli zararlar geleceğine inanır,
· Sevdiklerinden ve evden ayrılmak istemez,
· Anne babaları yanlarında olmadan herhangi bir sosyal ortama girmek istemez,
· Anne babalarından ayrılmak istemediği gibi yalnız kalmak ta istemez,
· Uyku zamanı zorlanır, anne babalarından ayrı uyumak istemez,
· Hatta zaman zaman karın ağrısı, başağrısı gibi belirtiler gösterir,
· Özellikle çocuk okula veya anaokuluna başladığı dönemlerde belirgin olarak ortaya çıkar, çocuk bu yerlere gitmemek için huysuzluk yapar.
· Okula gitmemesi için izin verildiğinde karın ya da baş ağrısı kendiliğinden geçer.

NEDENLER:
Bağımlılık asla tek bir olay nedeniyle ortaya çıkmaz, yıllarca süren bir davranış biçimidir ve bir çok nedeni olabilir.
· Her zaman bir problemi ondan daha iyi çözen yada bir duruma ondan daha iyi yaklaşan başkalarının olduğu öğretilerek bağımlılık yaratılabilir. Bu durum aşırı koruyucu ana babayla olan ilişkilerde görülür.
· Bağımlılık bazı çocuklar için daha güçlü hissetme yada ilgi çekmenin bir yoludur. Çocuğun “bana yardım edin , beni koruyun” mesajları daha fazla korunmasını sağlar. Özellikle koruyucu tutuma sahip ailelerde çocuğun herhangi bir başarısızlığı utanç olarak algılanır. Çocuğa ait bütün görev ve sorumluluklar “o yanlış bir şey yapar” korkusuyla anne ve babalar tarafından üstlenilmesi.
· Çocuklarına yeterince zaman ayıramadıkları için suçluluk duyan, çalışan anne babaların bu durumu telafi etmek isterken çocuklarının üzerine çok düşmeleri.
· Çocuklarına sınır çizmekte sorun yaşayan ve aşırı serbest bırakan ana baba tutumu.

BELİRTİLER:
Bağımlılığın bir problem olup olmadığını ölçecek , tarafsız bir ölçüm aracı olmadığı gibi kimi ana babanın yada öğretmenin sorunlu bir davranış olarak gördüğünü diğeri uygun bulabilir. Genel olarak çocuğunuzun bağımlılık derecesinden memnun değilseniz bu durumla ilgilenmelisiniz.
Aşağıdaki davranışlardan çoğunu uzun zamandır çocuğunuzda gözlüyorsanız, bu problemin olma olasılığından söz edilebilir:
· Teneffüste diğer çocuklarla oynamak yerine onları izlemeyi yada öğretmeninin yanında oturmayı tercih ediyorsa,
· Öğretmenden sürekli yönlendirme, onay ve kabul bekliyorsa,
· Öğretmeni yanında oturup her adımda yardım etmedikçe sınıf içinde yeni bir etkinliğe katılmıyorsa.
· Sınıf arkadaşlarıyla işbirliği yapmaktan kaçıyorsa,
· Okula gitmek istemiyorsa, okul dışı etkinliklere katılmayıp sürekli evde kalmak istiyorsa,
· Yaşıtı çocuklarla karşılıklı bir arkadaşlık kurmayıp, bir iki iyi arkadaşına aşırı bağımlıysa,
· Anne babası yardım etmek için hazır olana kadar ödevlerini yapmak için bekliyorsa,
· Topluluk içindeyken yetişkinlerden ayrılmak istemiyorsa.
· Herhangi bir faaliyete kendi başına başlamak istemiyorsa,
· Anne ve babası yanında olmadan başka bir yerde kalmak istemiyorsa,
· Anne babası yanında olmadığında huysuzlaşıyorsa,
· Anne ve babası yokken bağımlılığını büyük kardeşe yada ona yakın diğer kişiye yöneltiyorsa (büyükanne, büyükbaba).

ÖNERİLER:
Anne Babaya Öneriler:
· Çocuğu sosyal ortamlara alıştırmak , bazen yalnız bırakmak , ufak ayrılıklar yaşatmak erken dönemde alınması gereken önlemlerdir.
· Bağımlı davranışlar genellikle koruyucu anne tutumlarından kaynaklandığı için anne babalar tutumlarını gözden geçirmelidir.
· Çocuk, kendi giyinirse ters giyer, ayrı yatakta yatarsa üstünü açar, ödevlerini kendi başına yaparsa yanlış yapar diye düşünerek anne babaya sürekli ihtiyaç duyar hale getirmekten kaçınmalıdır. Çocuğun kendi işlerini kendi başına yapmasına fırsat verilmelidir.
· Anne babalar bağımlı olmak ile bağlı olmak arasındaki farkı bilmelidir. (Bağımlı olmak onsuz olamamak iken, bağlı olmak onsuz da yaşayabilmek ama onun yanında olmasından çok mutlu olmaktır).Bu farkı bilen anne babanın kendi davranışlarını test etmesi ve kendi bağımlı davranışlarının çocuğunu bağımlı yapmadaki etkisini görmesi daha kolay olacaktır.
· Hem evde hem okulda çocuğa daha bağımsız olmasını öğretirken:
· Beklediğiniz davranışı açıkça ifade edin ve bunları yapmadığında ortaya çıkacak sonuçları anlatın.
Örneğin;
· Çocuk okula giderken saati nasıl kuracağını öğrenmek zorundadır, zamanında hazırlanmazsa okul servisini kaçıracağını bilmelidir.
· Okuldan getireceği eşya ve ödevlerini koyacağı özel bir yer hazırlayın. Önceki günkü ödevi yada okuma kitabını bulmak ana babanın işi değildir.
· Ev ödevlerin küçük bölümlere ayırarak çalışmasını sağlayın. Eğer gerekli çalışma küçük parçalar halinde sunulursa, bağımsız çalışma ve başarı daha çok gerçekleşir.
· Bir kağıt ve silinebilir bir tahta üzerine haftalık bir tablo yapın, çocuğunuzun düzeyine uygun, yapmasını istediğiniz davranışları tek tek yazın ve her gün için yaptıklarını işaretlemesini isteyin. Bağımsız olarak yaptığı davranışların sonunda onu ödüllendirin.
· Çocuğunuzun yapabileceği ve yapması gereken işlere müdahale etmeme konusunda kararlı olun. Her insan gibi yeni bir beceriyi öğrenirken çocuğu hatalardan korumaya çalışmadan çabasını takdir edin.
· Çabası için verdiğiniz ödüller, başarısı için verdiklerinizden daha sık olsun.
Öğretmene Öneriler:
· Koruyucu bir tutuma sahip öğretmen farkında olmadan bağımlılığı destekler ve bundan hoşlanır. Bu tutum bağımlılığı daha da pekiştiren bir tutum olduğu için öğretmen bu tutumunu değiştirerek çocukla diğer çocuklardan farklı bir ilişki kurmaktan kaçınabilir.
· Çocukların grup çalışmasında pasif ve sessiz kalarak bağımlılıklarını sürdürmelerine izin vermemelidir.
· Yakın arkadaşlarının koruyucu olup olmadığını gözlemleyerek, arkadaş ilişkilerinin bağımlılığı körüklemesi engellenebilir.
· Diğer yandan çocuğun bağımlılığı öğretmen için yorucu olabilir. Bu davranışından sıkılan öğretmenin çocuğa tepki göstermesi bağımlılığı azaltmayacaktır.
· Bağımlılığı pekiştirmeyecek kadar yanında olmak bir yandan da bağımlılığını kırması için çocuğa zaman tanımak fayda sağlayacaktır.

ÇOCUKTA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI-UYURGEZERLİK


UYURGEZERLİK

Yeni doğmuş bir bebeğin uyku ihtiyacı günde 20 saat iken, dört yaşında 12 saate, on sekiz yaşında 10 saate düşer. Yetişkinler uyku için 7-9 saate ihtiyaç duyarlar ama genelde 6 saat yeterli gelmektedir.

Çocuklarda uyku problemleri çok sık görülür. Her çocukta farklı uyku problemleri vardır. Uyku bozukluklarının önemli bir kısmı ikinci yılda ortaya çıkar. Çocuk bu yaşlarda kolay uyarılır bir durumdadır ve dolayısıyla ailenin bu konuda daha dikkatli olması beklenir.

Uyurgezerlik de, çocuklardaki uyku problemlerinin başında gelmektedir. En çok da erkek çocuklarında görülmektedir. Özellikle ailesinde uyurgezer olanlar varsa, çocukta da görülme olasılığı artar. Uyurgezerliğe genelde 6-15 yaşları arasında rastlanmaktadır. Genellikle hassas çocuklarda izlenir.

Uyurgezer çocuk gecenin ilk yarısında derin uykudayken, yataktan kalkar ve çoğu zaman aynı şekilde tekrarlanan bir etkinlik içine girerek evde gezinir. Yaklaşık 10 dakika ile yarım saat arasında süren bu dolaşma sonucunda, çocuk tekrar yatağa yatıp uyur. Sabah kalktığında ise hiçbir şey hatırlamaz.

Rüyasız uyku döneminde görülen uyurgezerlik, sık sık yaşanmaya başlamışsa mutlaka konusunda uzman bir doktora danışılmalıdır. Özellikle gece terörü ve sıkıntılı rüyalar gören çocuklarda görüldüğü için, bu çocukların gece takipleri iyi yapılmalıdır. Yaşları ilerledikçe bu durum azalır ve ortadan kaybolur. Bu zaman içerisinde çocuğun bu durumu önemsenmeli ve gerekleri ne ise yapılmalıdır.

Uyurgezer çocukların dolaşırken düşebilecekleri gözönüne alınarak bulundukları yerin çevresinde koruyucu tedbirler alınmalıdır. Evdeki tehlikeli ortamlar ortadan kaldırılmalı, balkon, pencere, kapı gibi dışarı çıkabileceği yerlere kilit konmalıdır. Uyurgezerler, uyku halindeyken evin içindeki eşyalara çarpmadan dolaşabilirler ama çocuklar daha küçük oldukları için tehlikeli ortamların engellenmesi gereklidir.

Bu rahatsızlığın tedavisinde, ilk aşamada çocuğun ruh durumu gözden geçirilir. Problemleri varsa çözümlenmeye çalışılır. Ayrıca ailesi ile ilişkisi gözlemlenir. Aile içinde sorunlar yaşıyorsa bunlar araştırılır. Özellikle ailede boşanma, yeni kardeş, kavgalar ve şiddet varsa bunlar çocuğu psikolojik olarak olumsuz etkilemektedir. Okulda, arkadaşları ya da öğretmenleri ile yaşadığı problemler, öğrenme konusundaki endişeleri ve stresleri, çocouğun uyku düzenini bozacak kadar etkilidir. Bu nedenle sonraki tedavi aşamalarında, çocuğa uyku düzeni konmalıdır ve uyumadan önce mutlu olması sağlanmalıdır.

Uyurgezer çocuklar için;
Aile fertleri gece çocuğa karşı sakin olmalıdır.
Çocuk uykuya dalmadan önce sakin ve sessiz bir dönem geçirmelidir.
Uykusu hafif bir kişi çocuğun odasında yatabilir.
Gece çocukların kendilerini yaralamayacakları bir ortam hazırlanmalıdır.
Çocuk gezerken uyandırılmamalı yavaşça yatağına yönlendirilmelidir.
Çocuğun en sevdiği oyuncağı veya battaniyesini yanına almasına izin verilebilir.
Yorgunluk ve stresten uzak olması sağlanmalıdır.
Yatakta rahat ve huzurlu olduğundan emin olunmalıdır.
Pijamaları rahat olmalı ve onun hareketlerini engellememelidir.
Odasında gece lambası olması ve kapısının açık durması onun korkmamasını sağlayabilir.
Düzenli uyku ritmi için aynı saatlerde uyumalı ve kalkmalıdır.
Çocuğun tek başına uykuya dalmayı öğrenmesi için yatağında tek başına uyumalıdır.
Uyumadan önce 5 ya da 10 dakika yanında yatarak masal anlatmak ya da müzik dinlemek faydalı olmaktadır.



ÇOCUKTA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI-SAÇ YOLMA





 
Saç yolma

 
Genellikle kız çocuklarında ve küçük yaşlarda görülür.Gerginlik hisseden,baskı altındaki çocuklar  olumsuz duygu durumundan kurtulmak amacıyla sıklıkla bu tip davranışlar sergilerler.Bir tür kaçınma davranışıdır diyebiliriz.Temel nedeninin anne ve çocuk arasında duygusal bağın eksikliği olduğu düşünülmektedir.Kendini ifade konusunda yetersiz kalan çocuklar bu yolla yaşadıkları gerginliği bastırmak isterler.Davranışın ardındaki etken doğru belirlenmeli ve ihtiyaca göre tavır alınmalıdır.Özellikle anneyle kurulamayan sağlıklı iletişim eksikliği giderildiğinde davranış bozukluğu da bir süre sonra ortadan kalkacaktır
İki yaşından önce görülen saç ve seyrek olarak kaş yolma davranışı zeka geriliğinin ve gelişim bozukluğunun işareti sayılabilir. İki yaşından sonra ortaya çıkan saç yolma, anne-çocuk ilişkisinde çatışmalar olduğunu gösterir. Duygularını ifade
 
  Bu davranış bozukluğunun en önemli nedeni, anne-çocuk arasındaki duygusal bağın tam anlamıyla ve güçlü kurulmamış olmasıdır. Çocuğun annesiyle duygusal iletişimini kuramaması, onu huzursuz eder ve hırçınlaştırır. Motor ve duyusal gelişim aşamalarında ortaya çıkan bu davranış bozukluğu çok sık görülmemekle birlikte, yine de önemsenmeyecek bir uyumsuzluk değildir. Annesi tarafından anlaşılmayan, hareket özgürlüğü engellenen çocuklarda görülmektedir. Ayrıca yapılan araştırmalar, zihinsel özürlü çocuklarda da, bu davranış bozukluğunun görüldüğünü bize göstermektedir.
Anneler, çocuklarının her yaşlarında olduğu gibi, ilk bir-iki yaşlarında da yeterli ilgi, sevgi ve hoşgörüyü göstermelidir. Aksi halde, çocuklarında istenmeyen davranış bozuklukları ile karşı karşıya kalırlar

ÇOCUKTA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI-SALDIRGANLIK


SALDIRGANLIK


Saldırganlık küçük çocuklarda normal bir tepki biçimidir.Çocuğun güvenlik,mutluluk ya da başka bir gereksiniminin Şekil değiştirerek başka bir biçimde ortaya çıkmasıdır.Saldırganlığı kişisel bir yaralanmanın bir başka Şekilde sonuçlanması olarak tanımlayabiliriz.Bu yaralanma sonucunda çocuğun akranlarına vurması, ısırması, eşyaları fırlatması,tekmelemesi, tükürmesi ve zarar vermeyi amaçlayan tehditler Şeklinde sözel saldırılarda  bulunmasıdır.

Sürekli ve aşırı biçimde saldırgan olan çocuk sinirli, anlaşılmaz,   eyleme hazır ve aşırı geçimsizdir. İlişkileri gergin ve sürtüşmelidir. Hemen parlar ve kavgaya hazırdır. Durmadan kuralları çiğner ve ceza görür. Bu çocuklar cezadan etkilenmez ya da  kısa süreli etkilenmiş gibi görünürler. Olağan anlaşmazlıkları bile bilek gücüyle çözmeye çalışırlar.Tepkileri ölçüsüz ve durumla orantısızdır. Öfkesini yenemez ve hep kendini haklı çıkarmaya çalışır. Bu çocuklar evde okulda sürekli sorun yaratırlar ve yetişkinlerle sürekli çatışma içindedirler. Genellikle erkek çocuklar daha saldırgandırlar.

SALDIRGANLIĞIN NEDENLERI

1-Saldırgan davranışların ebeveynler tarafından ödüllendirilmesi. Geleneksel kültürün erkek çocuğun saldırganlığını onaylaması(Ör: parkta iki çocuk birbirini döver. Biri daha çok dayak yerse, annesinin çocuğunun kendisini savunamadığı düşüncesiyle üzülmesi)

2-Çocuğun yetişkinlerden katı ceza, anlayışsızlık ve yetersiz sevgi görmesi

3-Babanın uzun süreli yokluğunda, annenin sürekli çocuğun etrafında olmasıyla ortaya çıkan feministik ortam

4-TV. Ve kitle iletişimim araçlarının olumsuz etkisi(Kurtlar Vadisi örneği ver.)

5-Ana-baba tutumlarının olumsuzluğu, çocukla aralarındaki iletişimin iyi olmaması

6-Çocuğun ana-babasından dayak yemesi

7-Beyin zarı iltihabı, beyin zedelenmesi gibi fizyolojik sorunlar

SALDIRGAN DAVRANIŞLARI NASIL ÖNLEYEBILIRIZ?

1-Her şeyden önce ana-baba çocuğa saldırganlık modeli olmamalıdır.(Evde dayak yiyen bir çocuk varsa kardeşini dövüyor. Kardeşi yoksa okulda en ufak bir sorunda arkadaşına vuruyor. Ya da hayvanlara eziyet ediyor.)Çünkü dayak herkes için olumsuz duygular yaratır.

2-Çok fazla saldırgan davranışlara tolerans gösterilmemelidir.Çocuğun istekleri bu tip davranışlar yapınca yerine getiriliyorsa, çocuk isteklerini yaptırmada araç olarak görmeye başlar. Bu yolla istekleri yerine getirilmemelidir.Saldırgan davranışlar ödüllendirilmemeli ve onun bu davranışının istenmeyen bir davranış olduğu hemen gösterilmelidir.

3-Saldırgan davranışlar kesinlikle dayakla cezalandırılmamalıdır.Ana-babanın ilgisi sevgisi azaldığında ve fiziksel cezalar uzun süre devam ettiğinde, çocukta saldırgan, asi, sorumsuz davranışlar gelişir. Saldırgan davranışlar ortaya çıktığında, yetişkinler sakin davranmalı, anormal duygusal tepkiler yerine ben dilini kullanmalıdır.(Böyle davrandığın için üzüldüm) Dayak saldırgan davranışın hemen bitiminde uygulandığı zaman, onun hemen kesilmesini sağlayabilir ancak,çocukta düşmanca duygular geliştirir.

4-Çocuk gergin ve sinirliyken onunla tartışmamalı, sakinleşmesini beklemeli ve daha sonra davranışı ile ilgili konuşulmalıdır.

5-Çocuğa sosyal olgunluğuna uygun çeşitli sorumluluklar verilmeli, başarabileceği kadarıyla bir çok Şeyleri başlatıp, bitirmesi sağlanmalıdır. Çocuk başarma duygusunu yaşamalıdır.

6-Çocuğa bu davranışın dezavantajları gösterilmelidir.Saldırgan davranışları ile isteklerini elde edemeyeceğini, istediği Şeyleri kaybettiğini görmeli ve yaşamalıdır.

7-Olumlu davranışı pekiştirme: Ana-baba ve diğer yetişkinler çocuğun olumlu davranışını görüp, olumsuz davranışı görmemezlikten gelmelidir.Çocuk bu davranışı yapmadığında sözel olarak ödüllendirilmelidir. Ör:10dk. Kavga etmeden ve bağırmadan oynadığında bu sözel olarak ödüllendirme.

8-Çocuğun dışarıda oynamasına izin verme, bu çocuğun gerilimini azaltır ve enerjisini boşaltma imkanı sağlar.

9-Saldırgan davranış diğer çocukların güvenliğini ciddi bir Şekilde tehdit etmedikçe bu davranışın üstünde durmamak gerekir.

10-Kendi kendine konuşma:Çocuk oldukça dürtüsel davranıyorsa ve onun bu yönünü kontrol etmede güçlük yaşanıyorsa;çocuğa başkalarına vuracağı zaman, kendi kendini engelleyici cümleler söylemesi öğretilebilir.Ör:10'na kadar say ve ona vurma gibi.

11-Çocuk saldırgan modellerle karşı karşıya getirilmemelidir.TV.deki Şiddet içeren programları seyretmesi engellenmelidir.Eğer kesinlikle engel olunamıyorsa, ana-baba çocukla birlikte seyrederek Şiddetin sonuçlarını tartışabilirler.Ayrıca bu Şiddet filmlerinin gerçek yaşamın modeli değil, kurmaca olduğu çocuğa anlatılabilir.

12-Kızgınlıktan kurtulmak için alternatifler bulunabilir. Yumruklanabilen kil, çakılabilen çiviler,resim çizme, boyama çocuğun kızgınlık duygularını kontrol altına almayı sağlayabilir. Ayrıca futbol,basketbol gibi sporlar kabul gören çıkış yollarıdır.

13-Her yaş ve dönemde çocuğun temel ihtiyaçları zamanında yerine getirilmelidir.

14-Bu çocukların özellikle baba ile daha çok birlikte olması sağlanmalıdır.

15-Anne-babalar bu çocuklarla iletişim kurarken ben dilini kullanmalıdır.Ör:Böyle kavga ettiğin zaman rahatsız oluyorum, üzülüyorum gibi.kişiler duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını davranış anında dile getirmelidir.
 

ÇOCUKTA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI-AŞIRI HAREKETLİLİK



Aşırı Hareketlilik


      Günümüzde hiperaktivite olarak da bilinen aşırı hareketlilik çocuklarda farklı

      nedenlerden ortaya çıkabilir.Ya organik yani bedensel bir sorun sonucu ya da

      çevresel ve yanlış ebeveyn tutumlarından kaynaklanan bir davranış bozukluğu olarak

      görülür.Aşırı hareketlilik özellikle aile bireyleri ve yakın çevresi için çok sıkıntılıdır.Okul

      öncesi dönemden daha çok, okul hayatı başladığında göze çarpar.Çocuk, çok

      hareketlidir, yerinde duramaz.Bazen bu hareketliliğinden kaynaklanan dikkat eksikliği

      de bu davranış bozukluğuna eşlik eder.Hiperaktivite, ciddiye alınması gereken bir

      durumdur.Erken fark edilerek gerekli önlemler alınmalıdır. Çevre ve aile etkisiyle

      ortaya çıkan aşırı hareketlilikteki temel sebep, baskıcı, aşırı kontrolcü,

      mükemmeliyetçi ebeveyn tutumlarıdır. Çocuk, aile ortamında kendini ifade etme

      imkanı bulamadığında ve her şeyi çok planlı, programlı olarak yapması beklendiğinde

      bu şekilde tepki gösterir.Bazen aşırı hareketliliğin çok daha olumsuz bir tarafı ortaya

      çıkar.Çocuk, kendine yönelik ya da başkasına yönelik saldırgan davranışlar

      gösterebilir. Özellikle, yaşı küçük çocuklar kendini kontrol etme becerisi

      kazanamadıklarından ve tehlikelerin farkında olmadıklarından dolayı can yakıcı

      sonuçlarla karşılaşılabilir.Bu tip bir bozuklukta, acil olarak tedavi ve terapiye

      başlanmalıdır.Bir çocuk psikiyatrisi ve psikologu tarafından tanı konulup çözüm

      odaklı çalışmalara başlanmalıdır.
 

Çocuk Gelişimi Copyright © 2009 Flower Garden Ipietoon tarafından Tadpole's Notez i�in dizayn edildi. Çiçek resmi: Dapino Türkçe Tam Bir Blog